KANYONDA GÜVENLİK
KANYONDA GÜVENLİK
Kanyonlar genel izah ile genç vadilerdir. Burada ifade edilen genç olma durumu, henüz gelişimlerinin tam olarak tamamlanmamış olmasından kaynaklıdır. Peki bu gelişim nasıl olmaktadır? Tektonik hareketlerden kaynaklı var olmuş bir kanyon formu, oluşumunu takiben başta gece gündüz sıcaklık farkının yarattığı ısınma ve soğumanın bölgesel kaya özelliklerine de bağlı olarak bu kaya kütlelerinde yarattığı genleşme ve büzülme isteği sonucu başta minimal çatlamalara sebep olur.
Bazen sadece bu çatlakların büyümesi ve çatlayan kısımların sürekli maruz kaldığı yer çekim etkisine yenik düşmesi sonucu kanyon tabanına doğru çökmeler veya kopmalar olur. Bazen son derece sınırlı olan bu kopma hareketi bazen de bir kopmanın takip eden bölgelerdeki aşınımı da tetiklemesi ile inanılmaz boyutlara ulaşır. İşte bu teorik olarak her zaman bilinse dahi zamanlama olarak öngörülemeyen durum, hangi evrede olursa olsun tüm kanyon geçiş faaliyetleri için belki de en büyük risktir. Buna bir de çevrede ve özellikle kanyon duvarları ve üzerindeki bölgelerde yetişen ağaç köklerinin bu çatlaklara girerek büyütmesi ve aynı zamanda yağışlara bağlı olarak bu çatlakların boyutlarına göre su ve hava akımına kanal oluşturması ile ilave olan aşınım eklenince sıklıkla oluşan taş, kaya veya kaya bloğu düşmesi vakaları oluşmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; vahşi yaşama ev sahipliği yapan kanyon bölgelerinde bazen kanyon tabanından yüzlerce metre yukarıda normal yaşantısını sürdüren bir yaban hayvanı dahi düşürebileceği taş veya kayalar ile kanyon coğrafyasını bir anda değiştirebilir. Bu el değmemiş bir kanyonda sınırlı miktarda bir sorun teşkil etse de içinden geçiş yapıldığı esnada da olabileceğinden dolayı kesinlikle ölümcül bir risktir. Buradaki riskin büyüklüğü düşen kaya bloğunun büyüklüğünden de bağımsızdır. Çünkü düşüş mesafesinin yüzlerce metre olabildiği düşünülürse sadece birkaç milim çapında önemsiz gibi görülen bir taş parçası dahi isabet etmesi durumunda ölümcül olabilmektedir.
Kanyon geçişleri için bir diğer yüksek risk faktörü sudur. Temel ihtiyaç maddemiz olan su; hızına ve ısısına bağlı olarak çok farklı çeşitlerde riskler yaratır.
Açık dere yatağında yavaşça ve tehlikesiz olduğu düşünülen su akımı, daralan kanyon duvarları arasında yükselti farkına da bağlı olarak inanılmaz hız ve güce erişir. Tüm kanyon yapısı içerisinde yarattığı kayganlık zaten başlı başına bir risk olmasının yanında özellikle dar alanlarda ve yükseklik farkı olan bölgelerde geçiş emniyetini büyük ölçüde etkiler. Bu sebeple eğer alternatif geçiş imkanı bulunuyorsa bu tip suyun hızlı ve güçlü olduğu görülen bölgelerden kesinlikle uzak durulmalıdır.
Suyun yarattığı sayısız risk faktöründen bir diğeri de; sakladığı doğal tuzaklardır. Dışarıdan bakan bir göz için su akımı sadece yüzey akıntısı ile ifade edilir. Ancak su esnek yapısı gereği geçiş imkanı bulduğu her noktadan farklı hız ve güçte akar. Akım yolu üzerindeki bu farklı hız ve güç çatışmaları ise farklı akışkan dinamikleri oluşmasına sebebiyet verir. Birbirine çok yakın iki noktada su; birinde güçlü bir çekim yaratırken diğerinde inanılmaz bir itiş gücü yaratır ki bu da çoğu zaman geçiş yapan kişilerin önceden algılayamayacağı kadar keskin değişimlerle tehlikeye düşmelerine sebep olur. Aynı zamanda yaratılan köpüklenme ve su buharı zaten görüşe imkan vermeyeceğinden akımın etkisinde ve kontrolsüz hareket edildiği durumlarda kişilerin bir anda bu doğal tuzaklarla karşı karşıya kalmasına sebebiyet verir. Bu doğal tuzaklar her zaman suyun kendisi ve oluşumları da değildir üstelik.
Özellikle kış aylarında erimiş kar sularının derelerin debilerini ciddi oranda arttırması ile kanyon içine ait olmayan ancak suyun başka bölgelerden taşıdığı yabancı cisimler de sıkışıp kaldıkları bölgelerde suyun görüşü engellemesi ile tuzaklar oluşturur. Kamyon lastiği, piknik tüpü ve hatta buzdolabı gibi asla kanyon içinde karşılaşılacağı düşünülemeyen cisimlerin bu yolla kanyona girmeleri aslında sık karşılaşılır bir durumdur. Bununla beraber tuzak oluşumlarına sadece yabancı cisimler de sebep olmaz. Düşüp, akım gücü ile kayaların arasına saplanmış ağaç dalları ve düşerken çarpma etkisi ile sivrilmiş kayalar birçok zaman geçiş yapanlar için sanki özellikle yapılmış ve geçiş yapana saplanmayı bekleyen mızraklar gibidir. Ağaç dalları ise suya yatay bir konum edinmiş dahi olsalar, alt ve üst bölgelerinden ayrı hızlarda akım oluşması halinde, suyun akımı ile hareket eden bir kişinin kontrolünün kaybolmasına sebebiyet verebilir.
Suyun yarattığı bir diğer ve önemli risk de sel riskidir. Geçiş anında karşılaşmayı isteyeceğimiz son şey hiç şüphesiz ki hesaplarımızın çok üzerinde ve ani oluşan debi artışıdır. Gerçekte bu her an karşılaşılabilecek bir durumdur. Bunun sebebi; özellikle büyük kanyonları besleyen akarsuların çok geniş bir coğrafyada etkin olmalarıdır. Kanyon bölgesi ile akarsuyun kaynağı arasında bulunan herhangi bir bölgede oluşabilecek ani ve yüksek yağış bu akarsu yatağı boyunca taşınacağı ve kanyon içi gibi dar bölgelere girdiğinde ise gücünü ve hızını arttıracağında dolayı tehlike katlanarak çoğalır. Günümüzde bilgiye ulaşımın kolaylığı ile, geçiş öncesi planlama ve hazırlık safhasında bu risk faktörü detaylı olarak inceleme ve araştırma ile minimalize edilebilmektedir.
Hipotermi (vücut ısı düşümü) de kanyon geçişlerinde karşılaşılabilecek önemli risklerdendir. Özellikle uzun ve zor kanyonlarda bulunan uzun su kanalları, geçiş yapan kişinin su ile temas süresini büyük oranda arttırır. Yapıları gereği güneş ışığından da fazla yararlanılamayan kanyon içinde vücut ısısında düşüş, miktarına bağlı olarak önemli riskler yaratabilir. Bu risk faktörü ise kullanılabilecek suya özel giysiler ve riske uygun gıda alımı ile ilk yardım donanımı ve bilgisi ile çoğu zaman çözülebilmektedir.
Suyun doğası gereği akımı esnasında yarattığı sese bağlı duyum ve haberleşme sorunu ile bu soruna bağlı riskler de önemli su kaynaklı risklerdendir. Uzun süre alan geçiş etkinliklerinde kulağın ve beynin su sesine alışması ve diğer sesleri örten yapısı ile ekip üyeleri arasında baş gösteren haberleşme zafiyeti ve daha kötüsü yanlış duyum sonucu verilecek yanlış tepkiler her an karşılaşılabilecek riskler oluşturur.
Kanyon geçişlerinde bu sayılan riskler kadar ve belki daha da fazlasını ise kaynak olarak insanın bizzat kendisi yaratır. Yetersiz bilgi ve deneyim, fiziki ve mental zafiyet ile oluşabilecek yanlış karar verme durumu, yeteri kadar önem verilmeyen ön hazırlık ve araştırma, kanyon geçişleri için en büyük riskleri yaratır. Unutulmamalıdır ki kanyonlar mevcut durumları ile yürüyüş parkurları değildirler. Ve tabi ki asla da merak ve heyecan duygusunun tatmin alanları olamazlar. Kanyon geçişleri; yüksek bilgi ve deneyim gerektiren, uzun ve zahmetli ön çalışma ve hazırlık ile aynı zamanda bedensel ve ruhsal yapının zorlukları aşma kararlılığında, yeterliliğinde ve en önemlisi sürekliliğinde olmasını gerektiren bir ekip faaliyetidir. Ve her ekip faaliyetinde olduğu gibi katı kuralları ve disiplinleri bulunmaktadır. Bu sebeple bir kanyon geçişi ancak tüm ekip üyelerinin kusursuz uyumu ve güç birlikteliğini etkin şekilde kullanabilmeleri ile sorunsuz olarak tamamlanabilir.